madde
stringlengths 1
118
⌀ | anlam
stringlengths 2
463
|
---|---|
acınılma
|
Acınılmak işi
|
acube
|
Tuhaf kimse
|
açık fikirlilik
|
Açık fikirli olma durumu
|
adaklanma
|
Nişanlanma
|
adaletlilik
|
Adaletli olma durumu
|
addetme
|
Sayma
|
addolunma
|
Sayılma
|
adli polis
|
Adliye içerisinde güvenliği sağlayıp cumhuriyet savcısına bağlı olarak çalışan kolluk gücü
|
aforozlama
|
Aforozlamak işi
|
afsunlama
|
Büyüleme
|
afsunlanma
|
Büyülenme
|
afyonlama
|
Afyonlamak işi
|
afyonlanma
|
Afyonlanmak işi
|
ağaçlama
|
Ağaçlamak işi
|
ağaçlandırılma
|
Ağaçlandırılmak işi
|
ağaçlanma
|
Ağaçlanmak işi
|
ağalanma
|
Ağalanmak durumu
|
ağdalanma
|
Ağdalanmak işi
|
ağdırma
|
Ağdırmak işi
|
ağılanma
|
Zehirlenme
|
ağırellilik
|
Eli ağırlık
|
ağırkanlılık
|
Ağırkanlı olma durumu
|
ağırlanma
|
Ağırlanmak işi
|
ağırlaştırma
|
Ağırlaştırmak işi
|
ağırlatma
|
Ağırlatmak işi
|
ağırşaklanma
|
Ağırşaklanmak durumu
|
a
|
Şaşma, hatırlama, sevinme, acıma, üzülme, kızma vb. duyguların anlatımına güç kazandıran söz
|
a, A
|
Türk alfabesinin ilk sırasında yer alan ve A adı verilen bu harf, ses bilimi bakımından kalın ünlülerin düz ve geniş olanını gösterir
|
a'dan z'ye (kadar)
|
baştan aşağı, tamamen, tamamıyla, bütünüyle
|
a / e
|
Dilek kipinin ikinci teklik ve çokluk şahıslarının çekiminden sonra gelerek anlamı pekiştiren ve güçlendiren bir söz
|
ab
|
Su
|
abayı yakmak
|
birine aşırı bir biçimde gönül vermek, tutulmak, âşık olmak
|
abayı sermek
|
istenilmediği hâlde teklifsizce yerleşmek
|
abanın kadri yağmurda bilinir
|
`bir şeyin gerçek değeri ona gereksinim duyulduğunda anlaşılır` anlamında kullanılan bir söz
|
aba vakti yaba, yaba vakti aba
|
`gereksinimler vaktinden önce ve ucuz olduğu zaman karşılanmalıdır` anlamında kullanılan bir söz
|
aba gibi
|
kaba ve kalın (kumaş)
|
aba altından sopa (veya değnek) göstermek
|
birini imalı bir biçimde tehdit etmek
|
aba altında er yatar
|
`bir insanın değeri giyimiyle kuşamıyla ölçülemez` anlamında kullanılan bir söz
|
aba
|
Yünün dövülmesiyle yapılan kalın ve kaba kumaş
|
abacı
|
Aba yapan veya satan kimse
|
abacı kebeci (ara yerde) sen neci?
|
`seni ilgilendirmeyen işe niçin karışıyorsun?` anlamında kullanılan bir söz
|
abacılık
|
Abacının yaptığı iş
|
abadi
|
Açık saman renginde, ipekten yapılan, yarı mat, kalınca bir yazı kâğıdı türü
|
aba güreşi
|
Aba giyilerek ve bele kuşak bağlanarak yapılan bir güreş türü
|
abajur
|
Işığı bir yere toplamak, doğrudan doğruya gözlere vurmasını önlemek için kullanılan, kâğıt, kumaş, maden veya renkli camdan yapılmış lamba siperi
|
abajurcu
|
Abajur yapan veya satan kimse
|
abajurculuk
|
Abajurcunun yaptığı iş
|
abajurlu
|
Abajuru olan
|
abaküs
|
Sayı boncuğu
|
abalı
|
Aba giymiş olan
|
abandırma
|
Abandırmak işi
|
abandırmak
|
Bir kimsenin bir yere veya bir kimseye yaslanmasını sağlamak
|
abandone olmak
|
dövüşemeyecek duruma gelmek, sersemlemek
|
abandone etmek
|
dövüşemeyecek duruma getirmek, sersemletmek
|
abandone
|
Boks sporunda dövüşemeyecek duruma gelen boksörün karşılaşmayı yarıda bırakması
|
abani
|
Genellikle sarık, bohça, kundak ve yorgan yüzü yapımında kullanılan, zemini beyaz, üzerinde safran renginde nakışlar bulunan ipek kumaş
|
abanma
|
Abanmak işi
|
abanmak
|
Eğilerek bir şeyin, bir kimsenin üzerine kapanmak
|
abanoz
|
Abanozgillerden, sıcak ülkelerde yetişen, kerestesinden yararlanılan birçok ağacın ortak adı
|
abanoz gibi
|
çok sert
|
abanoz kesilmek
|
sertleşerek dayanıklılığı artmak
|
abanozgiller
|
İki çeneklilerden, sıcak ülkelerde yetişen bir bitki familyası
|
abanozlaşma
|
Abanozlaşmak durumu
|
abanozlaşmak
|
Ağaç gibi maddeler suda uzun süre kalarak kararmak
|
abartı
|
Bir şeyi, bir olayı olduğundan büyük veya çok gösterme, mübalağa
|
abartıcı
|
Abartıyı huy edinen (kimse), abartmacı, mübalağacı
|
abartıcılık
|
Abartıcı olma durumu, abartmacılık, mübalağacılık
|
abartılı
|
Olduğundan fazla gösterilen, abartmalı, mübalağalı
|
abartılma
|
Abartılmak işi
|
abartılmak
|
Abartma işine konu olmak
|
abartma
|
Abartmak işi
|
abartmacı
|
Abartıcı
|
abartmacılık
|
Abartıcılık
|
abartmak
|
Bir nesneyi veya durumu olduğundan daha önemli, daha büyük veya daha çok göstermek, mübalağa etmek
|
abartmalı
|
Abartılı
|
abartısız
|
Olduğu gibi gösterilen, abartmasız, mübalağasız
|
abaşo
|
Gemiyi baştan veya kıçtan halatla karaya bağlama
|
abat
|
Bayındır
|
abat etmek (veya eylemek)
|
bayındır duruma getirmek
|
abat olmak
|
rahata kavuşmak, gönenmek
|
Abaza
|
Abhaz
|
Abhazca
|
Abhazlar tarafından kullanılan dil, Abazaca
|
abazan
|
Uzun süre cinsel ilişkide bulunmayan (erkek)
|
abazan kalmak
|
uzun süre cinsel ilişkide bulunmamak
|
abazanlık
|
Abazan olma durumu
|
Abdal
|
Safeviler devrinde İran'da yaşayan Türk oymaklarından biri
|
abdalın karnı doyunca gözü pabucundadır (veya yolda olur)
|
`çıkarına düşkün kimselerin arkadaşlığı işi bitinceye kadardır` anlamında kullanılan bir söz
|
abdalın dostluğu köy görününceye kadar
|
`çıkarı dolayısıyla yakınlık gösteren kimse, işini yürütecek başkalarını bulduğunda sizinle ilgisini keser` anlamında kullanılan bir söz
|
abdala malum olur
|
bir şeyin olacağını önceden sezen kimseler için söylenen bir söz
|
abdala "kar yağıyor" demişler, "titremeye hazırım" demiş
|
`varlıklılar için sıkıntı olabilecek bir durum, yoksullar için söz konusu bile olmaz` anlamında kullanılan bir söz
|
abdal düğünden, çocuk oyundan usanmaz
|
`bir kimse sevdiği işi sürekli olarak yapmaktan bıkmaz` anlamında kullanılan bir söz
|
abdal ata binince bey oldum sanır, şalgam aşa girince yağ oldum sanır
|
`görmemiş kimse rastlantı sonucunda layık olmadığı bir duruma kavuştuğunda, bu durum kendisinin gerçekten hakkıymış gibi aptalca böbürlenir` anlamında kullanılan bir söz
|
abdal
|
Gezgin derviş
|
abdal tekkede, hacı Mekke'de bulunur
|
`herkes kendisine yakışan ve uğraştığı işle ilgili olan yerdedir` anlamında kullanılan bir söz
|
abdesti bozulmak
|
yeniden abdest alma gereği ortaya çıkmak
|
abdest
|
Müslümanların, belli ibadetleri yapabilmek için bir düzen içerisinde bazı organları yıkayıp bazılarını mesh etme yoluyla yaptıkları arınma
|
abdest almak
|
Müslümanlar, belli ibadetleri yapabilmek için bir düzen içerisinde bazı organları yıkayıp bazılarını mesh ederek temizlenmek
|
abdest bozmak
|
idrar veya dışkı yapmak
|
abdest tazelemek
|
abdesti bozulmadığı hâlde yeniden abdest almak
|
abdesti gelmek
|
abdest bozmaya gereksinim duymak
|
Subsets and Splits
No community queries yet
The top public SQL queries from the community will appear here once available.