audio
audio
sentence
string
Kan, kanla yunmaz.
Bu sırada Kemal de gelmez mi?
Bunu nasıl dersin?
Kokuyu alıyor musun?
Boş verin onu.
Halbuki ben ruhumun üzerine bir tokat yedim ve bunda kabahatliyim!
Hemen başlıyorum.
Kapat gitsin.
Biri yaşlı, biri gençti.
Kedinin usluluğu sıçan görünceye kadar.
Olabilir tabii.
Evet, bir dakika.
Güzel kıyafet.
Ben yapamazdım.
Onun suçu.
Karşı tarafta, kepenkleri kapalı küçük bir dükkan gösterdi: "Şurada dükkanı vardı!"
Para nerde?
Aşağıda neler oluyor?
Ne dilediğine dikkat et.
Gidelim kızlar.
Limonata…
Su var.
Osurukla boya boyanmaz.
Benim sayemde.
Hayretle sordum: "Ne oldu?"
Biz derken?
Hadi dışarı çık.
Otel katibine sorunca, "Nüfus kağıdını alıp gitti" yollu kısa bir cevapla karşılaştı.
İçeri gelmek ister misiniz?
Birşeyler yap!
Kaybın için çok üzgünüm.
Abdal ata binince bey oldum sanır, şalgam aşa girince yağ oldum sanır.
Açız.
Esma inanmadı: "Çocuk kimin çocuğu? Dünya alem biliyor… Piç değil a!"
Bazen olur.
Bunu nasıl başardın?
Ah, pardon.
Korka korka…
Yüzü ve bakışları bana inandığını gösteriyordu.
Fakat benim için bundan sonra eski uykuya dönmek imkânı yoktu.
Tekrar üzüntülü bir tereddüde düştüm.
Bunları görünce dün akşamki halimi hatırladım.
Fevkalade ciddi bir şey düşünüyor gibiydi.
Diğer ressamlar uzaktan bize bakıyorlar ve muhakkak ki sırıtıyorlardı.
Ondan sonra, birkaç kere daha, uzun uzun çaldım.
Hayır, bu kâğıdın benimle bir alakası olamazdı.
Ben de yanına iliştim.
Hiç merak etmiyor musunuz?
Sanki.
Peki, sonra?
Nereye gideceğimi o da bilmiyor.
Doğru dürüst lisan bildiği bile şüpheli!
Dışarıda fırtına gittikçe artıyor ve rüzgar ıslak kamçısını kerpiç duvarlarda gezdiriyordu.
İleri!
Sabahtan beri kurduğum binanın yerinde yeller esiyordu.
Kalbim hızla atmaya başladı.
Gözleri de, camların altında, daha derine kaçmışa benziyordu.
Ben size tabiyim.
Sormayın, sormayın!
Ben hayatta yalnız başına yürüyebilecek bir insan değildim.
Zalimlik ve zavallılığın iştiraki hiçbir yerde bu kadar açık olarak gösterilmemiştir.
Ben saadetimin neşesi içinde, hiçbir şey düşünmeden bir müddet durdum.
Çünkü artık yaşamıyor!
Bu, sabahleyin aldığım ve bir kahvede oturup okurken sergi hakkındaki makaleyi gördüğüm gazeteydi.
Son günlerde pansiyona gitmekten çekiniyordum.
O da susuyordu.
Biraz sonra ağır bir müzik başladı.
Burası küçük ve mahrem Atlantik'ten büsbütün başkaydı.
İskarpinlerinin çıkardığı kuru sesler, tenha sokağın iki tarafındaki evlere çarpıp aksediyordu.
Gece içeri bırakmadılar, ben de sabahı bekledim!
Babam mektubunda.
Evet, her şeye razı olmuş, onun bütün şartlarını kabul etmiştim.
Biz bile burada, sefarethanede büyük bir toplantı yaparak zaferin heyecanını tatmıştık.
Sizi anlıyorum Raif bey!
Şiddetle reddetti.
Her şeyi o zaman öğrenmiş olsaydım, belki zamanla alışır, seni başkalarında bulmaya gayret ederdim.
Yüzünü görmemiştim.
Köprünün kenarına yaslanarak hareketsiz sulara baktım.
Bu da benim bir nevi eğlencemdir!
Yerde son nefesimi verirken ihtimal ki, bu sesleri de duyar ve gülümseyerek ölürdüm.
Selam verdikten sonra uzaklaştı.
Haydi gidelim.
Buna rağmen karşımdaki üşür görünüyordu.
Ne münasebet!
Onu belinden yakalayarak götürüyor, ara sıra ayaklarına basıyordum.
Üçüncü ve dördüncüye de mi o?
Ağır ağır yürüyordu.
Evet
Evlendim.
Bütün ruhum korkunç bir boşluk halindeydi.
"Ateşi var.
Ben hemen odama girip kapıyı içeriden kilitledim.
Kimsesiz.
O hep aynı kapalı, sessiz insan olarak kaldı.
İyi
Cesaret edip kalkamıyorum!
Bir hayli yürüdük.
Bu olmadıktan sonra, aile sahibi olmanın hakiki ismi, "birtakım yabancılar beslemek" ti.
Peki, bu akşam neden hiç uyumadın?
Ondan ayrılmanın bana güç geleceğini biliyordum.