audio
audio
sentence
string
Senden ne istiyorlar?
Sana hiç yakışmıyor.
Belki bini de aşar.
Burada işin ne?
Birini mi arıyorsunuz?
İki taraftan hiç olmazsa biri sağlam çıkarsa vaziyet o kadar tehlikeli olmayabilir.
Orda da oturup gık dediğim bu muameleleri yeni baştan görecek değilim.
Güvende olacaksın.
Şoför, uykusunun arasında tashih etti: "Daha gelmedik ulan…"
Bazı tatsız düşünceler kafasına hücum edince, onları uzaklaştırmak için başka şeyler söylemeye çalışmıştı.
Arkadaşım elini sırtımdan uzatarak şoförü dürttü: "Bırak…"
Gelenler derhal yeni yapılan okulun önündeki meydanda toplandılar.
Akıl akıldan üstündür.
Kırk okka yükle dört saatlik dağa çıkan adama eğri bakacak babayiğit bizim obamızda yoktur.
Neden gelmiyorsun?
Adil bir anlaşma.
Şu köşe pek boş.
Eğer sen…
Ama yardımına ihtiyacım var.
Haydi gidin!
Kardeş misiniz?
Nasıl becerdin?
Öyle her karnı ağrıyana ameliyat diyen doktorlara pek güvenme.
Sadece merak.
Sizleri bit ezer gibi ezmeli… Eşşek seni…
Haklı çıktın.
Avratlar kızıştı ha! diye birbirlerini dürtüyorlar ve daha rahat oturmak için yanlarındakileri iteliyorlardı.
Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu?
Hiç bu kadar iyi hissetmemiştim.
Katip de nedense ortalıkta görünmüyordu.
Henüz çok erken.
Evet, tanıştık.
Onları bulundukları yerde bırakarak bayır aşağı yürüdüm.
Oda adamakıllı karardığı için Esma, ocağın üstündeki gaz lambasını yaktı.
Şimdi ne istersin? Kırk beş mi?
Dağlar gibi çamaşırını ona bedava yıkatmaktan çekinmeyen yufka yürekli ev sahibim gözleri yaşararak…
O ölemez.
Muamele tamam mı?
Olmuyor mu?
Nerede olabilir?
Bildiğim kadarıyla evet.
Korkak herif!
Polisler yolda.
Oldukça etkileyici.
Bir gün Profesör Osman, o zorla gülen yüzüyle odaya girdi.
O kadar kötü mü?
Üstelik…
Kapıya gelince, bir türlü anahtar deliğini bulamadı.
Şimdi nereye gideceğiz?
Yok doktor dedi, "beni bu halimle sokağa atamazsın."
Eve gitti.
Tayfanın akıllısı, geminin dümeninden uzak durur.
O röntgen makinesi adamın içini dışını göstermek için ne kadar elektrik yakıyor, biliyor musun?
Güzel bürünür, çirkin görünür.
Görmek istemiyor musun?
Çok doğru dedin!
Ağaçlar.
Burası öyle tren zamanı çeşit çeşit kebapçılar, gazozcular, yemişçilerle dolan büyük istasyonlardan değildi.
Haydi deneyelim.
Geldiğin iyi oldu.
İnce.
Evet, çok güzeller.
Ağaç düşse de yakınına yaslanır.
Gölgeyi hoş gören tekneyi boş görür.
Bir süredir.
Bugün cumartesi, çocuklar evde beklerler… Ta Aksaray'a gideceğim…
Yazdın mı?
Gerçekten çok komik.
Yavuz at yemini artırır.
Belki siz de hatırlarsınız, yüzümü sizden çevirdim, orada oturanlara gülümseyerek döndüm:
Emir mi?
Ben de sizi bekliyordum.
Hapse ben gireceğim…
Cennette miyim?
Hayır, maalesef.
Başa gelmeyince bilinmez.
Adı çıktı dokuza, inmez sekize.
Gelmek ister misiniz?
Açtın mı?
İnzarı ekseriyetle vahimdir.
Her şey olacağına varır.
Beni dinlemiyorlar.
Zavallının tekisin.
Korkunç bir olay.
Tatlım, seni seviyorum.
Kiminle konuştun?
Az çok.
Yara mı?
Çıngıraklı deve kaybolmaz.
Bir gün dükkana uğradı: "Bizdeki de akıl mı ya?" dedi, "öyleleri bize bakar mı?"
Neyse, biz asıl hikayeye geçelim.
Evet, yaptık.
Elim kolum bağlı.
Uzak mı?
Sana katılıyorum.
Herhangi bir yerde.
Şarkı?
Şimdi gidiyoruz.
Hasta sağ kalırsa hekime karşı gelir.
Motor kaçta?